Savaşın Başlaması
Anlaşmazlıklar masa başında çözülemeyince artan siyasi gerginlikte silahlanan Avrupa’da savaşın parlamasına bir kıvılcım yetecekti. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan Veliahtı Arşidük Franz Ferdinand bir Sırp tarafından öldürülünce I. Dünya Savaşı’nın kıvılcımı parlamış oldu. 28 Temmuz’da Avusturya-Macaristan Sırbistan’a savaş ilan etti ve kutuplaşmış Avrupa’da bloklar arası savaş ilanları başladı.
Osmanlı Devleti bu savaş ilanlarını izleyip durumun lehine dönmesi durumunda bir karar verip hareket etmek istiyordu. Eski dost İngilizler Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü korumaktan vazgeçmiş görünüyordu. Ruslar da Osmanlı ile bir ittifaka sıcak bakmıyordu. Fransa İngiltere’nin dümen suyunda hareket ediyordu. Her ne kadar Avusturya-Macaristan eski bir düşman olsa da müttefiki Almanya’nın gücü göz boyuyordu ve Almanların Rusya’yı ve Fransızları yenebileceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Osmanlı geleneksel müttefiklerinin kapısını çaldı ama elleri boş döndü. Osmanlı Devleti’nin anlaşma ve müttefik arama çabalarına kayıtsız kalan İngilizler Osmanlı’nın tarafsız kalması durumunda Boğazlardan yararlanabileceğini düşünüyordu. Lakin Osmanlı Devletinin böyle bir tarafsızlık karşılığında Ege Adalarının kendisine geri verilmesi, Mısır sorununun çözümü ve hatta kapitülasyonların kaldırılması gibi isteklerine sıcak bakmayınca, İngiltere, Osmanlı’yı Almanya ile bir antlaşmaya itti. 2 Ağustos 1914’te Almanya ve Osmanlı arasında gizli bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre Almanya Rusya ile savaşa girerse Osmanlı Devleti de Almanya’nın yanında yer alacak, Osmanlı devleti bir saldırıya uğrarsa Almanya silahlı yardımda bulunacak ve Alman ıslah heyeti Osmanlı ordusunun sevk ve idaresinde etkili olacaktı.
31 Temmuz 1914’te Boğazlara kısmi seferberlik emri verilmişti.
Almanya ve Osmanlı Devleti arasındaki antlaşmayı takiben Harbiye Nezareti 2 Ağustos günü, (‘Seferberliğin birinci günü 3 Ağustos 1914 günüdür.’) Genel seferberlik ilan etti.
Bu esnada İngiltere, Osmanlı Devleti’nin İngiltere’ye sipariş ettiği ve yapımı tamamlandıktan sonra teslimi bilerek geciktirilen Sultan Osman ve Reşadiye muharebe gemilerine el koydu, adları Agincourt ve Erin olarak değiştirildi. İngiliz Deniz Bakanı Churchill, tarafsızlığını sağlayamadığı Osmanlı Devletinin donanmasının savaş kapıya dayanmışken iki adet dretnota sahip olmasına izin veremezdi.
Türk-Alman antlaşmasının imzalanmasının ardından Alman Genelkurmayı; Akdeniz’de, Avusturya-Macaristan ve İtalya donanmasının kendilerine katılmasını bekleyen, Goeben ve Breslau’ya İtalya’nın tarafsızlığını ilan etmesi ve Avusturya’nın katılımdan vazgeçmesi üzerine, İstanbul’a gitmesi emrini verdi. 10 Ağustos’ta söz konusu gemiler boğazlardan içeri alındı. İngiltere’nin tarafsızlık antlaşması gereği Goeben ve Breslau’nun silahsızlandırılması yahut Türk karasularından çıkarılmasını istemesi üzerine Osmanlı, bu savaş gemilerini satın aldığını bildirdi. Goeben muharebe kruvazörüne Yavuz Sultan Selim, Breslau hafif kruvazörüne Midilli adları verildi. Goeben’i komuta eden Amiral Souchon 18 Ağustos’ta Osmanlı donanmasının başına getirildi. Ve her Osmanlı gemisinde bir Alman subay görevlendirdi.
Goeben - Moltke Sınıfı Ağır Muharebe Kruvazörü ( Sonradan Adı Yavuz Sultan Selim Olacak )
Brealau - Hafif Kruvazör ( Sonradan Adı Midilli Olacak )
Başkomutanlık emriyle 4 Ağustos’tan itibaren Boğazlar kısmen kapatılarak boğazda mayın hatları oluşturulmaya başlandı. İlk hat 4 Ağustos’ta kurulmuştu toplam 39 mayından oluşuyordu. Son hat 8 Mart 1915 Erenköy Koyuna Nusrat tarafından döşenecekti, bu süre zarfında Boğaz’a 11 hat şeklinde toplam 403 mayın döşenmiş olacaktı. Oluşturulan bu hatlarda ticaret gemileri için geçitler bırakılacaktı. Tüm ticaret gemileri içeri alınmakla birlikte, bu gemilerin Boğazlardan çıkışı İstanbul Liman Reisliği tarafından kontrol altında tutulacaktı. 9. Tümen Komutanı Kurmay Albay Cevat (Çobanlı) Boğaz’ın savunmasından sorumlu olan Müstahkem Mevkii Komutanlığına atanarak 10 Ağustos’ta göreve başladı.
Müstahkem Mevkii Komutanı Albay Cevat Bey 29 Kasım 1914'te Tümgeneral Olmuştur.
8 Ağustos tarihinde Sultan Mehmed Reşad iradesi ile 1 Kasım’dan itibaren geçerli olmak üzere kapitülasyonlar kaldırıldı.
Boğazı ablukaya alan İngiliz donanması, Limni adasındaki Mondros Limanının Yunanlılar tarafından boşaltılması ile burayı üs olarak kullanmaya başladı.
Uzun süredir Osmanlı donanmasında görev yapan Amiral Limpus başkanlığındaki İngiliz Islah Heyetinin görevine son verildi. Yerine Almanya’dan gelen Amiral Usedom ve Amiral Merten’in içinde olduğu 300’e yakın subay ve erden oluşan Alman heyeti görevlendirildi. Amiral Merten’in idaresindeki 160 kadar personel Çanakkale’ye gelip tabyalarda görevlendirilerek buralardaki Türk askerinin eğitimine başlandı. Alman heyetinin gönderiliş amacı: Almanya’nın bu tarihe kadar elde ettiği ekonomik faaliyetleri korumak, geleceğe yönelik Alman milli faaliyetlerinin gerçekleşmesini sağlayacak müesseseleri kurmak ve bunları güçlendirmek, bunların kısa sürede başarılması için de askeri müessese ve otoritelerden azami ölçüde istifade etmekti. Alman silah sanayisi bir süredir Osmanlı ordusunun en önemli tedarikçisiydi.
26 Eylül günü Boğaz dışına keşfe çıkan Akhisar torpidobotu Bozcaada civarında bir İngiliz muhribi tarafından durdurularak, bundan böyle boğazdan çıkacak Türk savaş gemilerinin ateşle karşılanacağı konusunda uyarılınca Müstahkem Mevkii Komutanlığı Başkomutanlığa 27 Eylül’ den itibaren Boğazları tüm deniz ulaşımına kapatacağını bildirdi.